22 Temmuz 2012 Pazar

Amele



Sene 1999 civarı. Aklımız yeni yeni yetti, ibnelikler haytalıklar sınır tanımıyor; yaşama ufaktan alışıyoruz. İlk defa taşındık. O çocukluğumu geçirdiğim mahalleden siktir olup gitme vakti gelmişti. Onca kırdığım camlar, dövdüğüm sokak çocukları (sokak çocuğundan kastım ailesinin piç yetiştirdiği bebeler)… Hepsi ama hepsi geride kalacaktı.

Bir yandan da yeni mahallede yeni piçliklere imza atacağım için heyecan, çocukluk hali tabi. Orada da cam kırıp çocuk dövecektim. Küçük bebe yaşıma rağmen çok olgun davranırdım, kızları siklememe  olayı o yıllarda bile vardı yani. Valla küçükken çok efendi, dininde imanında bir sosyal inek rolündeydim. Biraz büyüyüp de 2000 yılında bilgisayarla tanışana kadar tabi. Amına koyduğumun bir tane bebesi vardı, hiç unutmam o kavatı. Dondurma yemeye çalışsam gelir (dondurma değil de o zamanın Eskimoları diyelim; bilen bilir.), bir tane çakar yere düşürürdü dondurmamı. Ben de her gördüğüm zaman ağzını yüzünü siker köşeye atardım o çocuğu.

Biraz büyüyüp de araştırmalara falan başlayınca, birden şu 11 eylül saldırısını gördüm internette. “Hadi bizi de vururlarsa..” diye günlerce uyuyamamıştım amına koyim. Her neyse, biraz daha büyüdük, liseli olduk. Aşık olduk haliyle… Lisede başarısıyla ve efendiliğiyle konuşulan –tabi ki hocaların yanında- ama okulun sosyal ortamında her gün bir olay çıkartan haytanın tekiydim. Hocalara saygılı olduğum için beni hep iyi olarak anarlar, hepsinin karnı ağrısın. Bende emekleri çok, bugünüme gelmemde ailem kadar payları var…

Aşktan girdim aileden çıktım, ne biçim bir psikolojiye girdiysem yazarken. Neyse bi lise aşkım vardı benim, adı Başaktı. Hiç unutmam onu. Çok çektirmişti bana, onun yüzüne polislik olsam bile beni elinin tersiyle iterdi. Eski zamanda nerde öyle asi repçiler, Ahmet Kaya babamız gibi adamdı vesselam. Gecelerimde hep Beni Vur şarkısını dinlerdim, tarih 2005’in son günleri, ta o zamanlar…

Dalgın dalgın gezerken gecenin bir karanlığında, birden telefonum çaldı. O zamanın pısırıklığı da var işte, açtım iki geveledim hiç isme bakmadan. En güvendiğim dostum, can yoldaşım dediğim adamdı; adı batsın orospu çocuğunun. Şerefsiz herifle geçen konuşmalarımız aklıma mıh gibi kazındı, o günkü konuşmalar aynen şöyleydi:

O: Nerdesin lan ?
Ben: Ne diyon amına koyim, sen kimsin?
O: Ben ***, tanımadın mı kaç yıllık arkadaşın.
Ben: Sen miydin ya, sahildeyim kardeşim geziyorum sen nerelerdesin?
O: Neyse kes zırvalamayı, Başaktan uzak dur. Artık sevgilim, en ufak bi ters hareketinde seni öldürürüm.
Ben: Senden korkan senden beter olsun lan, adamsan yerini söyle geberticem seni !

Öyle işte, en sevdiğim dostum beni öldürmekle tehdit etti. Ben, yenilmezliğin zevkini tadan Mentalist Adam, ilk darbemi dost cepheden aldım. İşte o günden başladı kızlara düşmanlığım.

Şöyle düşünün, benzetmelerim güzeldir bak gelen mesajlarda onu fark ettim. Neyse, betimlemeye geçiyorum.

Filmlerde olduğu gibi, hani bir tane çocuk bir yere yeni gelir oranın godaman bebeleri artistlik yapar laf dalaşı olur falan sonra yeni geleni toplanıp evire çevire döverler. Sonra o yeni gelen çocuk giderken bi adam gelir onu kulübüne götürür. Orada kas yapar, antrenmanıymış, idmanıymış… Hazırlanır, sürekli içerisinde bir intikam duygusu vardır. Sonunda gider hepsinin ağzını yüzünü dağıtır egemenliği alır hani.

İşte, aşk mahallesine yeni girmiştim. Oranın sahipsiz meleğine sahip çıkmaya çalışırken dost dediğin adam gelip onu alır. Sonra tehdit eder, hayattan çok fena bir tokat yersin. Sonra yıllarca tecrübe edinirsin, ve birden bi adam çıkar karşına. Seni yanına alır. O usta yoda falan değil eheheh. Seni bir süre eğitir, sonra kendini hazır hissedersin. Bazen ustana bile kafa tutarsın, o usta seni evire çevire siker adam eder geri. Sana mütevazi olmayı aşılar. Yıllar, aylar, günler geçer. Bir gün o hocan “yolun açık olsun evlat..” der. Tam donanımlı bir intikam makinesi haline gelirsin.

Her bi siki önceden araştırmıştım, fakat çöm olduğum için onları anlamamıştım bir de yanlış öğrenmiştim bu yüzden bir şey yapamamıştım. O hoca bana yolumu gösterdi, bulamadığım taktiklerde kendi taktiğimi üretmeyi gösterdi…

Bu şekilde ortamın aranan kanı oldum, herkesten üst bir rütbede gibi olmuştum ve tam bir “mentalist adam” olmuştum. O hocam gibi her şeyin gelebileceği en son nokta oldum. Her şeye gücüm yeter oldu. Psikoloji dünyasının piri olmuştum. Söylediğim 4 cümlenin dördünde de ayrı telkin, ve her istediğimi yaptırabilme gücü…

Vay be, vay amına koyayım. Hassiktir.

Ve beklenen gün geldi, intikam günü. Beni süründüren Başak’ı süründüremesem de o nesilden intikam alma isteği. Çünkü ben yeniden doğmuştum. Etrafımdaki bütün herkesi kendimden uzaklaştırmıştım. Artık yalnızdım.

Kocaman hayat maratonunda tüm destek ekipmanlarımı bıraktım yani. Ve etrafımdakilerin beni sadece çıkarları doğrultusunda kullandıklarını öğrendim ; onları hayatıma geri alma isteğim iyice azaldı… Birden önüme bir kız çıktı, eheheh tesadüfe bak seeen.

Ama kız harbi taştı, biraz da zengin. Entel bi ergen gibi “dünya benim eheh heheh swh :)))))))))))” ayağına yatan bi kız. Tanıştık falan, stratejiyi bildiğim için hemen ele geçirdim onu. Tam 6 ay, dile kolay. 6 ay boyunca denek gibi kullandım, karakterler arası değişiklik yaptım, istediğim gibi şekillendirdim ve artık tek bir kişiye bağlı kalmaktan sıkıldım. Test aşaması bitti, artık beta sürümü yayınlayabilirdim. Kızı 6 ay sonra terk ettim, bok yoluna girdi kız. Hayata küstü, hatta intihar bile etti. Neyse, kız en son psikolojik tedaviye başlamıştı duyduğum o amına koyayim. Doğal tabi, karakterler arası geçişten laşk olmuştu ehehehehehe. Tek o değil, onun dışında bıraktığım hiçbir kız kendine gelemedi, aylar geçmesine rağmen hala seni seviyorum diyenler var. Ordu kurmalarından korkuyorum lan, psikolojik sikiş yaşayanlar ordusu. Ahahaha, sabahın bir körü ne güldüm lan.

Yılların acısını taşıyan Mentalist adam, artık intikamını almaya başladı (cinayet romanı yazıyo gibi hissettim afdalşsjgadgşkjdş). Kendimi aştım, artık telkin işini bedenime serpiştirmiştim. Bedenimle herhangi bir konuşmanın gidişatını değiştirip, vatani bir mesele bile olsa boktan bir konuya getirip geri o önemli konuya getirebiliyorum ve karşıdaki bunu iyi bir şeymiş gibi anlıyor.

En ilginç yanı bu konu değişimini kendilerinin yaptıklarını sanıyorlar.
Çok garip değil mi ?
Karşıdaki kişinin senin düşüncelerine etki edebilmesi ?
Senin ruh halini ŞAŞKINLIK olarak değiştirmesi?
Ve senin buna inanamaman, inkar etmen…
Tuhaf gerçekten değil mi ?

Mesela sen, bu yazıyı okuyan sen. Karşımda olsan, herhangi bir konuyu konuşsak. O konuda bana boyun eğip benim düşüncelerini kabul etmeni bedenimle telkin edebilirim. Böyle ilginç yanlarım da vardır hani.

Bak bana bunu okuyan insan, karşındaki sıradan bir yazar değil…
İnsanların dikkatini farklı yöne çekip, istediği gibi kontrol edebilen bir yazar.
İstediği an, sadece istemesi yeten ve her istediğini hayata geçirebilen bir yazar.
Her şeyin gelebileceği en son nokta olan bir yazar…
Bir kişinin delirmesine yol açabilecek bir yazar…

Sıradan insan taklidi yapmam seni ve sizi yanıltmasın…
Dünya sıradan insanların zeki taklidi yaptığı bir yerdir.
Adamı ruh halinden ruh haline sokarım konuşmam içerisinde, ruhu bile duymaz…
Ve işin en güzel yanlarından birisi, bunu inkar ederler.
Fakat yapan yapıyor, bilin yani.

Bu yazıyı yazma amacımı ben bile bilmiyorum amına koyayım, fakat blogun boş durmasından iyidir. Bu yazı sizin kendinize güveninizi, başarı oranınızı arttıracak bir yazıdır. Bu yazı, bir hayatın değişimini anlatan bir yazıdır. Ve bu yazı…
Hayatta ne yapıp yapmamanız gerekeni anlatan bir yazıdır.

Hadi selametle.






Not: Bu yazı başta Ahmet Kaya ve diğer slow türkülerle akabinde metal ve R&B şarkılarla devam eden bir playliste göre yazılmıştır. Adamı hassas noktalarından vurmak amaçlanmıştır, üzerinde çalışılırken sessiz bir oda içinde  karanlıkta dalgın dalgın oturulan bir vakitte cama arkadaş tarafından atılan taştan dolayı sandalyeden “annannnıskkyyyyym” tepkisiyle düşme sahnesine şahit olunup defalarca işeme ve sıçmak için tuvalete kalkılmış; ayrıca birçok olaya tanıklık etmiş bir yazı dizisidir.

24 Haziran 2012 Pazar

I-Doser ve Etkileri



Merhaba güzel bayanlar (eheheh) ve balta sapları.



Yine bambaşka bir konu ile karşınızdayım. Çok soru geldi bana bununla ilgili, onun için yazıyorum. I-Doser çılgınlığı başlamış şu sıralar; bana da öneren önerene... Ben ne olduğunu bilmediğim şeylere fazla yaklaşmam, linklere bile temkinli tıklarım heheheh. 


Şimdi biliyorsunuz, bizim yazı yazma konusunda başımız çok ağrıdı birkaç olaydan dolayı; yasal mevzu muhabbeti yani.  Çok iyi bir dostum aracılığıyla I-doser'ın sahibi ağabeyimizle irtibata geçtik, yani bu yazı tamamen izinli bir yazıdır telif hakkı açısından; aklınızda bulunsun. Sonra vay efendim biz şöyleydi de böyleydi de atıp tutmuş da... Elimin tersiyle çakarım bak.


Neyse, konuya inceden bir giriş yapalım sonra detaya ister istemez giricez zaten.


Bu konuyu nöroloji ile ilgilenen arkadaşımla bir yandan hala tartışıyoruz, artı ve eksileri nedir diye fakat henüz bir kesin yargıya ulaşmadık; ilerde paylaşırız belküm sizle. Bir gün içerisinde birçok forum, site ve kaynaktan tarama yaptım. I-Doser Türkiye forumuna ağırlık verdim ve araştırma sonuçlarını, tahlil ve sentezleri sizinle paylaşacam. 


İlk olarak I-Doser nedir?


"Madem bilmiyorsun, neden kullanıyorsun heheeheh" diyecektim ama cıvıtmadan özet olarak tanımını yazayım sizlere. Biliyorsunuz, beynimiz birçok sinir, nöron ve bölgelerden oluşur. I-Doser arkadaşımız ise uygulandığında beynin uç noktalarına giden frekanslara etki ediyor (bir sonraki yazıda frekansları falan vercez) ve bir nevi duygularınızı kontrol ediyor. Benim size yazı yaparken yaptığım gibi yani, öyle düşünebilirsiniz. Atıyorum uykusuzluğunuz mu var? Uyku dozu mu ne varmış, onu alıyorsun ve sorun morun kalmıyormuş. Bence bunlar mümkün, hatta mümkün ötesi. Çünkü bilimsel deneylerle kanıtlanmış... 


I-Doser, dozajlıdır. Yani belirli dozlardan oluşur. Dozların miktarına göre etkisi de büyük yahut küçük oluyor, bir nevi binöral dalgaların sayısıyla belirleniyor. Dozların güçleri ise farklı frekans güçlerine göre sınıflandırılmış kanımca; okuyunca öyle sezdim ben. Mucidi de bir yabancı olduğu için bu dozların ismi ingilizce doğal olarak ki, size aşağıda madde madde küçükten büyüğe sıralayacağım (bir an lise matematik sınavım aklıma geldi hehehe).


Moderate (Orta Derece)
Strong (Güçlü)
Very Strong (Çok Güçlü)
VERY Strong (ÇOK Güçlü -şu an sebepsiz bir gülme tuttu beni-)
Very Very Strong (İlkokullu değilsiniz amınakoyim, anlarsınız herhalde.)
olarak 5 ayrı doz miktarı vardır bunların. Dozun miktarına göre etki miktarı da artıyor, yani daha güçlü oluyor şekil-a'da görüldüğü üzere...


Nasıl kullanılacağına gelirsek, bunun yanında bir prospektüs neyim vermiyorlar galiba. Verirlerse okuyun, ki vermeyeceklerine göre ben burda açıklayayım size. Şimdi ilk olarak düzgün ses kalitesi olan bir kulaklık olması lazım. MP3 çalara bu dozları atacaksınız, sonra da karanlık bir ortamda bu dozu uygulayacaksınız.


Neden kaliteli kulaklık?
Çünkü frekanslar göndererek etki ediyor beyne, Eminönü'nden 2 liraya aldığınız kulaklıkla dinlerseniz frekansları karıştırır ve ters etki yaratabilir kardeşim. Alkol alıyorum derken morfin çekersin belki de heheh.


Neden karanlık ortam?
Çünkü dikkatinizin dağlmaması lazım ve/yahut beyne gönderilen sinyallerin gözlerden sinyal şeklinde geri gitmemesini sağlamamız lazım. Gözden sinyal gönderme ise -telekinezi ve mentalizmle uğraşan bilir- beyinsel düşünce enerjisi; hem gözden hem de ellerden gönderilir.


Geldik şimdi en çok sorulan kısıma; zararları var mı? Varsa nelerdir?
Bence zararı yoktur, ancak biraz risklidir. Çünkü sonuçta beyninizin frekanslarına müdahale ederek hormonların salgılanmasına vesile oluyor. Biraz kritik yani, kontrol edememek de var. Neyse, bunalrı kafanıza fazla takmayın. Beyninizi geliştirmeniz yolunda atılabilecek dahiyane adımlardan birisidir...
Yeri gelmişken kritik uyarı; "EPİLEPSİ HASTALARININ KULLANMASI BÜYÜK TEHLİKE ARZ EDER."
Şimdi bir de dozlar ve seyivelerinden bahsedecem. Başta dediğimiz gibi beş kademe var, uygulanacak dozların belirli isimleri var. Gidip de en yüksek dozdan başlamayın, bünyeniz kaldıramayabilir. 81 tane doz buldum, hepsini de açıklayacağım gençler itiraz istemiyorum sikerim kayınçonuzu.




1- Adrenochrome: Çok güçlü bir şekilde hayal gördürür. Enerji verir. Şuna hayal gördürücü özellik demeyelim de , asla yapmak istemediğiniz bir şeyi çok rahat bir şekilde yaptırır diyelim. Açık rüya gibi bir etki, tuhaf bir şey heheh.


2- Alchohol: Cahil değilsiniz herhalde, alkol etkisi vereceğini isminden anlamışsınızdır. Yalnız bunu kullanmış kişiler 2-3 kere kullanmanızı tavsiye etmiyor, sapıtabilirsiniz diyorlar.


3- Anesthesia (Anestezi): Eğer çok fazla ağrınız neyim varsa bunu dinleyin. Bildiğiniz anestezi etkisi yaratıyor. 2 kere üst üste alırsanız 2 gün gibi bir süre uyuyabilirsiniz o derece...


4- Antidepressant: Antidepresan etkisi verir. Bunalımdaysanız dinleyin bunu, sonra leyla leyla hehehe.


5- Reset: Reseti iki dozun arasında dinleyin, çünkü iki doz aynı anda etki yaratamaz. Hayal görürken sarhoş olamazsınız heheheh. Bir önceki dozun diğer frekanslara etkisini azaltır diyelim.


6- Tranquil: En ilginç dozlardan birisidir. Ruhunuzu okşar, ferahlatır diyebiliriz.


7- Black Sunshine: Tranquil'in bir üst düzeyi. Tecrübe kazandıktan sonra dinleyin derim.


8- Brain +QH: Yaratıcılık ve zeka çakranızı biraz daha açar. 10 dakikalık dozdur, sınavlardan önce dinlemenizi tavsiye ederim.


9- Cocaine (Kokain): Bildiğimiz kokain etkisi yaratır. Uyuşturucu etkisini hissettirir.


10- ****Crystal Meth****: Bu dozu almanızı hiç tavsiye etmem. 3 ayrı dozun etkisini tek seferde gösterir. Adı da "meth" adlı uyuşturucudan geliyormuş, araştırma sonuçları öyle gösteriyor. Bu meth uyuşturucusu dünyanın en tehlikeli uyuşturucusudur. Sadece tek kullanımda bağımlılık yapar; üstüne bir de yapımı kolay olduğu için çok ucuzdur. Kullanılması sonucunda insanın inanılmaz haz almasını, günlerce uykuya ihtiyacının kalmamasını, çok enerjik olmasını sağlar. İnsana haz veren işler sonucunda beyinde salgılanan hormon miktarının 6 katı daha fazlasının salgılanmasına neden olur. Bu da kişinin "uçması" demektir.


*İlk defa Japonya'da üretilmiş ve İkinci Dünya Savaşı'nda askerlerin daha enerjik ve "cesaretli" olmalarını sağlamak için kullanılmıştır. 


11- Extacy: Adından da anlayacağınız üzere ekstazi etkisi yaratan dozdur. Bu hissi şöyle açıklayabiliriz; uçaktan yahut uçurumdan atladınız ve kanadınız olmadan uçuyorsunuz...


12- French Roast: Türkçe karşılığını siktiğim, mutlu edici ve tam moda girdirici bir dozdur. 5 dakikalık bir dozdur.


13- Gates of Hades: Meşhur dozlardandır, Hades'in geçitleri anlamına gelir. Bilimsel sözlük yazmıyorduk, neden böyle bir tanım yaptıysam ehehe. Bu doz gerçekten tehlikeli diyebiliriz. Size korku, ölüm hissi ve asla yaşayamayacağınız bir heyecan yaşatır. "çocuk muyum laa ben, niye korkayım zheheheh" demeyin; gerçekten de kötü etkisi vardır. Bildiğiniz ölüm hissini tadıyorsunuz. Al ulan, tıkla da gör inanmıyorsan. 


14- Genesis: Bu dozla üzerinizdeki yorgunluğu atabilirsiniz, birkaç dakikalık ve uzun süre etkilidir.

15- Hand of God: İlk duyduğumda "Tanrı'nın eli anlamına geliyor, göte gelmeyelim ha" demiştim, fakat abarttıklarını anladım. Ee, Türk milletiyiz bire bin katmazsak olmaz. Sadece enerji veriyormuş, fazla miktarda.

16- Heroin (Eroin): Eroin kullanan varsa çevrenizde, ona sorun eroin nasıl etki yaratıyor diye. Onun etkisini yaratıyor ve coşturuyor diyebiliriz.

17- İnsominiac: Çok güçlü dozlardan birisi. Yarım saatlik bir doz, tekrar modunda dinlerseniz bir daha uyanamayabilirsiniz. Sonra evinizde ashab-ı kehf havası yaşarsınız hehehe. Sizi 6 dakikada uyutur çok etkilenirseniz, öyle diyeyim.

18- LSD: Net bir şekilde halüsilasyon görürsünüz. Hayal dünyanızla gerçek dünyanızı karıştırır. İflahınızı beller ehehehehe. Beyin sarsıntısı geçirenler bilir o hissi.

19- Lucid Dream: Açık rüya görebilmenizi sağlayan doz. Açık rüya nedir derseniz, beynin uyanık kalmasını sağlayarak rüya dünyasında 5 duyuyu kullanabilmek demektir. Karabasanlarla arası bozuk olanlar uzak dursun. Büyük sorunlar çıkartabilir.

20- Marihuana: Uyuşturucu etkisi yaratan dozdur. 45 Dakikalık seanstır.

21- Nitrous: 10 Dakikalık hızlı uyuşturucu. Yani çok hızlı bir şekilde uyuşturucu etkisine girmenizi sağlar ve etkisi büyüktür.

22- Opium: Eroin dozunun bir alt düzeyidir. Eroini dinlemeden önce bunu dinlemeniz tavsiye edilir. Üst üste 2 kere dinlenirse uyku getirir.

23- Orgasm: Eheheheh anlamışsınızdır. Yalnız sabah banyo yapın, çarpılırsınız sonra hehe.

24- Out of Body: Beden dışı gezinti diyebiliriz. Astral seyahatla benzer, dinleyeceğiniz en son doz olmalıdır...

25- Peyote: En ağır uyuşturucu dozudur, en başta dinlemeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Çünkü bir daha I-Doser dinlemek istemezsiniz...

26- Quick Happy: 5 dakikada mutluluğun nirvanasını yaşatır. Dinler dinlemez ailenizin yanına gitmeyin, durduk yere güldüğünüz için şizofren damgası yiyebilirsiniz. Etkisi de uzun sürer.

27- Sleeping Angel: Uykunuzu getirir, ne zaman olursa olsun fark etmez. isterseniz 2 gün uyumuş olun, tekrar uyutur.

28- Speed: Gaza getirir. Uykunuz varsa açar, enerji verir. Mutlu olma hissi verir. Quick happy'nin yan etkili olanıdır.

29- Trip: Gözünüz açıkken bile hayal gördürür. Gerçek hayatı hayal dünyasıyla değiştirir. Eğer rüyadan falan korkuyorsanız denemeyeceğiniz dozlar arasında...

Bir de tanımlanamayan dozlar var. Onlar araştırmalarıma göre çok güçlü dozlar. 2 tane var;

1- White Crosses
2- Divinorium

Evet, umarım aydınlanmışsınızdır. Hangi dozu nasıl kullanacağınızı öğrenin diye yazdım bunları. Şimdilik bulduğum ve sık kullanılan dozlar bunlar. 90 tane daha bulmuştum fakat onlar gereksizdi. Arasında elemeler yapıp bunları bıraktım. Ki bunlar size fazlasıyla yetecektir... Mentalist Adam'a güvenin, hayatı yaşayın heheh.

Lütfen uyarılarımı dikkate alın, bok yoluna girebilirsiniz demiş olayım.

Hadi kayınço'ya selamlar.

22 Haziran 2012 Cuma

Öhms.

Merhaba beyler ve hanımlar ( öhms. ) , karşınızda Schrödinger's Cat var . Anlamını bilmeyip içinden "Ne demekse artık amına koyim " diyenleriniz olabilir , hoş karşılarım . Kendisi saygıdeğer bir bilim adamıdır ve nickname' im de onun bir deneyinden gelir. Şimdi bu kısımları açıkladığım üzere şimdi bu arkadaş ne yazıcak buraya diye düşünebilirsiniz . Bu haftayı kendimi tanıtmakla geçiricem ( lan eskiden lisede ilk haftayı 4. sınıf bile olsak tanışma diye kaynatırdık ne günlerdi , öhms neyse. ) ( ayrıca tanıtmaa yazısınıda sırf diğeriyle bu hafta uğraşmiyim diye yazıyorum ehehehehe ). Şimdi buraya yazıcaklarım Gizli örgütler , tarikatlar bunların yapacakları ve yaptıklarıyla ilgili yazılar ayrıca mentalistin size psikolojik boyutunu anlattığın şeyin açıklamasını          kanıtlarla ve biyolojik açıklamalarla yapmayı planlıyorum . Kısaca size engin kültürümü son damlasına kadar açmayı planlıyorum . Benden  bu kadar . Haydi görüşürüz bidahaki haftaya saplar ve hanımlar :)

21 Haziran 2012 Perşembe

son kıyağım


konuma dönersem, uzun bir rehber yazmayı asla ama asla düşünmüyordum.
fakat bir söz duymuştum : ''her düşünce değişmek için vardır.'' ; sanırım doğruluğunu gördük beraber...
üzerime gelinmesi mentalistliği tetikledi ve yine size yarayacak olan bir rehber yazılışına başlıyorum.
öncelikle şunu belirteyim : bahsettiğim poker suratlı karakter, ''hayvanlık''la karıştırıldı.
suçu sizde aramıyorum tabii ki, fakat dervişin fikri neyse zikri de o oluyor.
şimdi malovisyon karşlerim, kesinlikle aklınızdan çıkarmamanız gereken birkaç olaya değineceğim rehberden önce...
-insanların onurlarını kıracak hiçbir davranışta bulunmayın ; geyiği bir noktada kesin ve o noktayı iyi ayarlayın.
-insanların hayalleri yahut gururlarıyla oynamayın.
-yardıma muhtaç olduklarında kim olduklarına bakmadan son gücünüze kadar yardım edin.
-daima sorunlara ilgili olun ; laf olsun diye anlatılmayan, gerçekten önemli olayları gerekirse diğer algılarınızı dahi kapayıp cankulağıyla dinleyin.
-insanlar size ''ne yapmalıyım sence ?'' sorusuna sormadıysa, tavsiye vermeyin ; bilin ki teyit edilmek istiyor, onu dinlediğinizi belirtin.
-dinleyici konumunda olmak daima iyidir , sükunet uzun vadede çok şey kazandırır ; susmaktan bahsetmiyorum burada, yeri geldiğinde konuşmaktan bahsediyorum. insanların ağzınızın içine baktığını gözlemlediğinizde bana teşekkür etmeyi unutmayın.
-yapıcı eleştirileri dikkate alın fakat sizi ezerek konum yükseltmeye çalışan kişilerin eleştirilerini kulakardı edin.
-insanların zamanını çalmayın.
-burçlardan yahut mizaçtan kaynaklanan ilgi odağı olma ya da diğer özelliklerinizi bastırın. her şey için doğru olduğunu hissedeceğiniz zamanı bekleyin.
-sürekli olarak haklının yanında olun ; poker suratı göstermeniz gereken olayları bu yazıyı okuduktan sonra sezebilme yeteneğine sahip olacaksınız, dert etmeyin.
-yeri geldiğinde insanları terslemeyi bilin ; özellikle kişilik sınırlarınız ihlal ediliyorsa yahut gururunuzla oynanıyorsa savaş baltasını göstermenin tam zamanıdır.

şimdi biraz da taktikler vereyim sizlere göt kafalı tayyareler ; amınıza koyim, zamanımı sikiyorsunuz fakat başladık bir kere yazmaya...
uyarıyorum, ''ben arkadaşlığı sistematikliğe taşıyamam amuhagoyim, gafam garışır'' diyorsan ; okuma ve başka başlıklara yönel buradan itibaren.
direkt olarak bilinçaltına hitap ediyorum ; istemesen de yapacaksın bunları farkında olmadan, iki kere düşün.

-2 ileri 1 geri taktiği-
zamanında body-building yapmış bir arkadaş varsa aranızda yahut genelkültürü yüksek olan, o bilir ki kaslar dinlenirken büyür ve gelişim gösterirler ; egzersizin amacı onlara çalıştırıldıklarını hissettirip gelişmeye teşviktir.
düşün şimdi, bir insanla tanıştın. takıldın onunla, konuştun ettin ve tanışma faslını atladın ; artık arkadaşın.
bir sonraki buluşmanızda çok samimi oldunuz, daha çok özel paylaşmaya başladınız ve o buluşma da bitti.
bir sonraki buluşmada sükunet olarak değindiğim öz konuşma olayını uygulamak zorundasın ; yoksa bok yoluna giden cıvık bir arkadaşlığın sağlam temellerini attın demektir.
bırak biraz da o konuşsun, şaka yapsın ; üzerine gelsin ve sen geri çekil.
böylece hem ipleri elinde tutar ve ona kendini iyi hissettirecek hormonların bolca salgılanmasına sebep olursun.
ayrıca, bu arkadaşın beyni sana şakalar yaparken ve konular açarken sürekli senin ilgi alanlarınla meşgul olacaktır ; ilk buluşmada da meşgul etmiştin zaten...
senin ofansif olduğun nöral ağlar derince yazılıp işlenmeye başlar ve senin hakkında yani senin defansif olduğun gün için ise farklı karakter raporu inceleyen nöral ağlar yazılır.
olay nedir ?
onun beyninde daha çok yer kaplamak ; aşkın da temeli budur, güzel bir arkadaşlığın da...
o nedenle bu taktik önemli fakat ilk düzey bir ''manipülasyon bilgisi''dir.

-ağ artırma'nın kısa yolu-
onu şaşırtmaktır...
evet, beklemediği tepkileri alan insan ister istemez üzerine düşünür ve daha sık-derin ağlar demektir bu...
kızmayacağınızı düşündüğü bir olaya tavrınızı koyarsanız, kızacağınızı düşündüğü bir olaya ise tepki vermezseniz işte o zaman bilinç kafayı yer.
bu da sizin hanenize yazılan bir sayı demektir.

bu kadar manipülasyon taktiği yeter de artar size ömrünüz boyunca...
bu arada, bu olayların hepsini yüzlerce kez denedim ben insanlarda ; hepsi de olumlu sonuç gösterdi, doğru uygulandığı taktirde %100 etki garanti...

şimdi gelelim genel tavrınıza :
-kurt olun...
evet, kurt olun ; aleladelerinden değil, alfalarından olun.
sürekli olarak yapıcı eleştiren ve tartışmalarda aktif taraf olun ; insanlara posta koyup ''benim yolum bu!'' diyebilecek kadar özgüvenli bir alfayı kim lider görmek istemez ki ?
şaka yaparken dahi tatlı bir ciddiyetiniz olsun ; yoksa iplerin ellerinizden ne kadar basit uçtuğunu izlemenin tadını çıkarabilirsiniz.
sürünüz sizi lider olarak görüp etrafınızı toplanacaklardır ; kangalları dert etmeyin, yaklaşamayacaklar.

-geri çekilmeyin.
bir fikriniz olduğunda bunu ölümüne savunun. haklı davanızı asla boşa harcamayın ve insanların kabullenmese dahi saygı duymasını sağlayın.

-öz konuşun...
buna tekrar değiniyorum ; size sorulmadığı sürece yarrak yarrak fikrinizi belli etmeyin çok iyi olmadığınız bir konuda...
insanların siklemediğine emin olabilirsiniz ; siz de onları siklemeyin.
az sözle, çok olay ifade edin ; anlayanlar anlayacaktır.
tabii bu sözlükte geçerli değil bu...

-çevrenizi iyi tahlil edin...
özel insanlarla bezeli mi, yoksa sikinin sevdasına sürekli olarak önplana çıkmaya çalışanlarla mı dolu ?
eğer birincisiyse, kendiniz olun ; rahat takılın.
eğer ikincisiyse, poker suratınızı gösterin ; onların gözünü korkutacak bir alfa olun ki sizi de hiçe saymaya çalışmasınlar.

-zeka yahut fiziğinize kanmayın ; basit kızlar için ikincisi belki işe yarayabilir fakat birincisini sikleyen çıkmaz.
önemli olan etiketinizdir sistemin gözünde ; kim olduğunuzu yahut içinizde kopan fırtınaları umursamazlar.
cebinizde kaç lira olduğunu yahut giydiğiniz kıyafetleri de sanılanın aksine umursamazlar ; istisnaları çıksa dahi, insanlar çok çabuk unutur.
siz kendinizi alfa olarak addedin ve ona göre davranın.
bunu anlamayıp sikimtrak konuşanlar çıkacak, biliyorum fakat tekrarlıyorum ki mesaj alanla alakalıdır.

-beden dilini etkin kullanman gerekli...
şuan karşımda olsan, seninle futbol konuşurken sana bana boyun eğmen gerektiğini beden dilimle telkin edebilirim.
bu kadar profesyonel olmasa da sığır gibi dikilmemen gerekli...

-insanları sikleme...
evet, gereksiz düşüncelere (anlamayanlar olursa siktirsin gitsin artık amk) değer verme...
çoğu insan senin üzerinden prim yapmaya çalışacaktır ; öylelerine verebileceğin en güzel cevap sükunettir, ki bu onlara kafayı dahi yedirebilir bir süreden sonra.
sığır gibi susmaktan bahsetmiyorum amk malları, bakışlarını da kullanacaksın çoğu tartışmada...
düşündüğünden çok daha fazlasını söylersin daima ; fazlalığı kontrol etmenin zamanı geldi.

-az laf, çok iş...
kantır sıtrayk mı oynayacaksınız misalen, sana sorulduğunda ''amuha gorum yeaaa'' deme ; ''oyun başlayınca daha rahat anlayabilirsin, kendimi sana anlatmamı beklemiyorsun herhalde ?'' diyebilirsin ve birçok diyalog ekleyebilirsin.
halı saha maçı mı var ; ''abiciğiniz ronaldo yeaaaa'' deme ya da çok klas birkaç golün olsa dahi kendini övme, bu sadece seni düşürür.

-karşındaki insanı iyi tahlil et.
yani sana ne diye söyledi şimdi bunu, sana ne bok yemeye böyle bir tartışma konusu açtı, neden böyle bir eleştiride bulundu ; anla, ona göre davran.
iyi niyetliyse zaten teşekkür edeceksin fakat niyet kötüyse dişlerini göster (bunu anlamayıp sürüyle yazı yazanı sikmem bile, o derece... )

-psikoloji yeni neslin dinidir...
yapacağın olay sürekli olarak kendini geliştirmektir ; denemeler okumak, beden dili ve psikolojik manipülasyonlarla alakalı kitaplar okumak benliğini daha çok hissetmene fayda sağlar.

-omuzların dik olsun ve cool ol...
ikisini aynı kategoriye koydum çünkü yüksek özgüven gerektiren faaliyetler bunlar.
cool olmanın tanımını anlamayanlar için açmam gerekirse, apaçilikten bahsetmiyorum ; gerekeni alıp, gerekmeyeni sikmekten bahsediyorum.
misalen birisi size birçok düşüncesini sundu sizinle alakalı...
abartılı düşündüklerinizi siklemez ve yorum yapmazsınız ; olayımız budur.
yeri geldiğinde insanları kaale almamanız sadece asaletinizi temsil eder.

-güvenilir ol...
fakat yeri geldiğinde...
ne zaman yerinin geleceğini ise hissedersin.
güvenilir olmaktan kastım karı gibi laf taşıma değil, öyle anlayanlar olmuştur amk ; zaten böyle bir şey yapıyorsan kendine yakıştırmaman gerekli...
güvenilirlik kavramı çok daha farklı burada.
misalen bir proje var ve müthiş olduğun bir iş var.
üzerine emrivaki yoluyla bir iş yıkıldıysa, insanları uyarma ve görevini tamamlama.
onlar alması gereken mesajı alacaklardır.

-ok gibi dosdoğru ol.
sürekli olarak doğruyu söyle fakat yeri geldiğinde gerçekler konusunda tutumlu olmayı bil.

-sağlam birisi ol...
sana söylenen özelleri asla insanların yüzüne vurma ve sürekli olarak muhafaza et ; anlamayanlar çıkacaktır, siktir ediyorum.

-yönetilen olma...
sürekli olarak liderlik kimliğini önplanda tut ; aksi taktirde dönüşeceğin varlıktan çok var yeryüzünde, bir de sen olma.

-bir hemcinsinle konuşurken karşıcins birisi seninle konuşmaya geldi diye hemcinsini satma.
bunu açmama gerek yok.

-insanlarla aranda sürekli olarak gereksiz de olsa bir mesafe bulundur.
yoksa anlayamadan bakarsın ki göte şaplak enseye tokat olmuşsunuz...

-gizemli ol...
insanlara kendini anlatma yahut lanse etme çaban olmasın ; bırak onlar seni anlamak için çaba göstersinler.
insan bencilliğine bir örnek vereyim : kendi özelliklerinden bahsedersen bu kolay yoldan gelen bir bilgi olur ve bilinçaltı bunu pek siklemez.
fakat eğer kendi özelliklerini yansıtırsan (ister istemez yansıtacaksın), insanlar seni anlamak için uğraşacaklardır ve bu uğraş edinilen bilgilerin bilinçaltı tarafından ''kutsal'' olarak nitelendirilmesine sebep olacaktır.
sükunetin dolaylı yoldan getirdiği bir katkı bu fakat anlamayanlar için tamamen yeni bir madde olarak yazdım.

-göz teması kur...
göz, dışarı açılan bir kapıdır bilinçaltın için.
konuştuğun kişinin suratına ve gözlerine korkusuzca bakarsan, ister istemez sana boyun eğecektir bilinçaltı aracılığıyla ; emin olabilirsin.

-insanlara iyi bak...
hepsi ayrı bir dünya...
hepsinin korkuları, bamtelleri, sınırları var.
bunları iyi bil ; nabza göre şerbetin uzmanı ol.
tüm insanlar aynı olmadığına göre, hepsine aynı davranman mantıksız...
kimine sert, kimine cool, kimine ciddi, kimine samimi olacaksın ; kimine ise hepsi olman gerekecek.

unutma, bu yazıyı okuduysan tarikatıma katıldın demek oluyor.
artık tamamen değiştiğine emin olabilirsin ; işin güzelliği bunu asla anlamayacak olman...
şimdi siktir git uygula bunları ve birdaha beni uğraştırma ; amına kayarım.
bu basit ve kısa taktikler umuyorum cızırtı sesleri keser.
ve eminim ki, size ömrünüz boyunca fazla gelecek bilgiler var burada...
bu bilgilerin daha fazlası acıdan başka bir şey değildir...
onları öğrettiğim bir çırağım da mevcut şu aralar gerçi...
şimdi dediklerimi uygula, içindeki ''gerçek sen''i çıkar ; ortamda müthiş bir ağırlığının olduğunu görünce bugüne kadar benimle tanışmamandan dolayı kadere küfür edeceksin, neyin değiştiğini ise yine anlamayacaksın.
bol bol oku bu yazıyı, iyice özümse ; zekayla ters ya da doğru orantılı olarak özümseme mesafesi kısalır ya da uzar, bu olay biraz karışık.
bu yazıyı uyarmama rağmen okumaya devam etmen bir tesadüf mü ?
hiç sanmıyorum...

özet : valideniz zaaaaa xd

20 Haziran 2012 Çarşamba

Beyin ve Psikolojinin Muhteşem Dansı


Merhaba amına koduklarım heheh.


Sözlükten duyurduğum gibi yeni projelere atıldım. Psikolojik yazıyı bırakmamın sebebini yüzlerce hatta milyonlarca kez tekrar ettim, hatta şimdi de tekrar ediyorum amına koyim ; Bir kişinin savunmasızlığından ve çözümlenmiş psikolojisinden yararlanmak, yararlandırmak ve/veya ifşa etmek ağır suçlar teşkil eder. Neyse, gelelim konuya. İlk yazıdır bu okuduğunuz, onun için adam olun.


Sizlere önceden de bahsetmiştim bu konudan aslında, bu yüzden konuya pek yabancı değilsiniz diye umuyorum. 


Evet, İNSAN BEYNİ diyoruz...


Psikoloji ile ilgili yazı dizimde, bir beynin nasıl kontrol edildiği gibi konular vardı. Hatta kontrol etmeyi de paylaşıyordum fakat yasal engeller olduğunu avukatlar vasıtasıyla öğrendim geç olmadan. Bu beyin öyle bir varlık, organ (ya da ne derseniz amına koym heheh) ki, sizin sıçmanızdan tutun matematik sorusu çözmenize kadar hatta başka bir insanı kontrol etmenize ; madenlerin şeklini değiştirebilmeniz, camları kırmanıza kadar ucu açık işleri gerçekleştirir. 


İnsan beyni başlı başına gizli bir dünyadır. Ve insan beyni kainatın en büyük mucizesidir diyebiliriz. Hem de öyle bir mucizedir ki, bir yandan osbir çekip hayali seks yaşatıp, bir yandan da size cenabet olmanın pişmanlığını yaşatır. Gerçi bu cenabetken başa gelen olaylar kaderdir bence, neyse bunu gidin mahalle imamına sorun amk benim uzmanlık alanım psikoloji. İnsan beyninin üzerine en büyük nano araştırmalar yapılmaktadır, fakat hala büyük gizemini korumaktadır. 


Şu an beyin üzerinde yapılan araştırmalarda kullanılan teknoloji bir nevi nano teknolojidir. Ancak böylesine bir teknoloji bile beynin çok küçük bir kısmını çözebilmiştir. Ulan beyin, sana sesleniyorum buradan. Aslında sen bir şizofrensin, hatta şizofrenden daha öte bir şeysin. Çünkü bunları kendi kendine yapıyorsun. İşin gücün yok mu amk, git manita falan edin nedir bu esrarengizlik amınim. Neyse, senle daha sonra hesaplaşcaz olm.


Sizlere şu paragrafta beyinin aşık olma esnasında çalıştığını anlatıp geri devam edeceğim. Aşk bir kişinin beynindeki neo-korteks bölgesinde kişiyle ilgili ne kadar nöral ağ oluşturduğudur. Bir nevi, o kişinin sizi ne kadar düşündüğü ve sizinle neler yaşadığıdır. Nöral ağlar ise asla silinemez (kaza, travma gibi bir çok durumda özelliğini kaybedebilir; silinir demiyorum) bu da aşk acısı olmaktadır, geçmiş olsun. 


Beyin; vücut ısımızı dengeliyor görmemizi, işitmemizi, hissetmemizi, attırmamızı, hatta liseli tabiriyle “pLatoniq a$qh” kavramını bile sağlıyor. Düşünün yani, “erqen qibi yhazanLarın ßeyNi qac qiLoqram xd” diye yazan bir ergenin beyin miktarı ne derecede… Bütün bu duyuların kontrolünü sadece 1,4 KG ağırlığındaki beyin abi yapıyor. Bu piç öylesine karmaşık bir yapıya sahip ki, nasıl çalıştığına bırakın nano teknolojiyi; insanın kendi aklı bile yetmiyor amk. Araştırmacı uzmanlar “beynin ne yaptığını biliyoz, ne hareket yaptığını yorumluyooz, ama bi türlü ne yapacağını bilemiyooz yauu” diyor.


Şimdi birkaç cümle ile size beynin anatomik yapısını açıklayayım. Bu beyin dediğimiz götveren, vücuttaki oksijenin ve kanın %19,7’sini falan kullanıyor. Bunu hangi liseliye sorarsanız sorun bilir amk. Ancak ben istisnaydım lisedeyken, sonradan ilham mı geldi artık. İçeriğindeki proteinler, yağlar, 100.000 Mil uzunluğundaki damarlar, 100.000.000.000 sinir hücresiyle beynimiz, ayakkabılarımızı en son nerde çıkardık, en son kaç kilo sıçtık, onu bile hatırlatır bize.


Şu da ek bilgi olarak kenarda duruversin: ünlü fizikçi ve bizim daşşak konumuz Aynştayn (Einstein)’ın beyni yaklaşık 1230 gramdır. Aslında yetişkin bir bireyin beyni ortalama 1400 gramdır. Yani amele hesabıyla 5 elma veya 60 adet gdo’suz doğal domatesin ortalama ağırlığına eşit diyebilirük. Buradan bir ok çıkaralım; götünüze sokmam merak etmeyin amk. Yani feyste ergen ergen durum güncelleyenlerin kendini devaynasında görme sebebi aslında beyin miktarlarının 1400 gramdan fazla olduğunun göstergesidir. 
Gençler, ilk yazım olduğundan birazcık kısa kesmeyi planlıyorum. Gelecek yazılarda ortalığın amına koyacağız. Hayal edebilirsiniz, uçmak serbesttir. Peki biz bu beynimizi zinde tutmak için neler yaparız?


Soru: Slm cnm. Bnm bi sorm olcaktı. Bynimi znde ttmanın püf nktaları nelerdr???!?!?


Cevap: Ak sakallı pîr kocal bilmez ki hali nice, emek yimesin hacca ir gönül yıkarısa, bir kez gönül yıkdunısa bu kılduğun namaz değül, yetmi  iki millet dahi elün yüzün yumaz değül heheheeey!
Edebiyatım 2 olabilir ama 4 yıl üst üste proje yarışmasına katıldım amk naber?


Neyse, ergenimizin sorusunu cevaplayalım. İsviçreli bilim adamları diyor ki zihni aktif ve uyanık tutmanın beynin zinde kalmasına yardımcı oluyormuş. Böylece beynimizin düşünsel bölgeleri, muhakeme ve işlem yapma alanları ile görsel-uzamsal bölgeler gibi farklı alanları çalıştırır. Yoğun fiziksel faaliyetler beyni doğrudan olumlu olarak etkiliyor. Geceleri 6 ila 8 saat arasında uyu amk liselisi, yaz geldi diye amcık hoşaflığı yapmayın. Bol bol bulmaca çözün. Müzik dinleyin. Ha bi de kankalarınızın hayatlarını düzeltmeye çalışın, bu da beyninizi zinde tutar.


Beyinle ilgili bilgilendirme kısmı bitti, siz kağıt kalemi hala sıkı sıkıya tutun. Ve beni pür dikkat dinleyin. Sol taraftan uğultu geliyor; getirmeyin beni oraya amk.


PSİKOLOJİ diyoruz...


Şu an google dayıya "psikoloji" yazarsak tahmini 37 milyar site çıkar karşınıza. Ve hiçbiri hiçbirini tutmaz. Kaba taslak 37 milyar tane tanımla karşı karşıyasınız. Günde 50 tane okusanız, hadi 100 tane okuyun ; 370 MİLYON GÜN'de okursunuz hepsini. Ve asla doğru bilgiye ulaşamazsınız. Ki bu gün sayısı ise 308 bin 333 yıla denk geliyor, bok okursunuz amk. Siz onu bunu bırakın; sizlere 37 milyar kaynağın özetini geçicem. Hazır mısınız?


Evet, vikipedia bile yanlış bilmekte. Psikolojinin tanımı asla kesin bir tanım olamaz. Ve şimdi aranızdaki Ömer adlı troll çıkıp "saçmalama amına koyiim yeaaaa" diyecek. Onun hesabını kesmiştim, orda burda klavye spartacuslüğü yapıp durmasına karşı 4 sayfalık bir övgü metni hazırlamıştım. Ve benden öğrendiğiniz birkaç yüzeysel terimlerle bana ahkam kesmek gibi bir hakkınız yok. Bilirsiniz, blog sektöründe biz adamı belgelerle sikeriz.


Hala sinirliyim o kavata amk, neyse devam edeyim. Dediğim gibi, bu psikoloji denen illetin tanımı net bir şey değildir. Çünkü sürekli değişkendir. Yapılabilen en net tanım ise şudur;
"İnsan duygusal kontrolünü sağlayan, limbik ve neo-korteks bölgenin kontrolünü sağlayan algıdır."
Hiç yoktan ben öyle biliyorum, eheheh. Bir insanı psikolojisi kontrol eder, hatta arada bir psikoloji (arada bir ne amına koym?) r-kompleks bölgesine müdahelede bulunup davranışlarınıza, hareketlerinize etki eder. 


Buradan çıkaracağımız nedir? 


Psikoloji, insanın manevi beynidir. Ve bir kişinin psikolojisini çözerseniz, o kişiyi ele geçirmişsiniz demektir. Hem ciddi, hem de önemli bir şeydir psikoloji... Bir kişinin psikolojisinin çökmesi demek; dünyanın internet bağlantısının çökmesi gibidir. Tüm verilerle bağlantı kesilir, çoğu işlem durur. Hayat biter. Psikoloji de aynen böyledir, akıl hastaları kendilerini koruyamamasının nedenini anlamışsınızdır umarım.


Aklıma gelmişken de anlık durum değişmelerinde duygu kontrolünü de anlatayım. Çünkü az önce yanlışlıkla korkunçlu karıya tıkladım amına koyim heheheh. Psikolojik travmaların, tedavisel durumların oluşmasının en büyük sebeplerinden biri de anlık duygu kontrolüdür. Bir kişi mesela heyecanlı bir olaya odaklandıysa, beyin psikolojiyi heyecanlı bir olayı daha kolay neo-korteks bölgeye işlemesi için uygun hale getirir. Aniden gelen farklı bir duyguda ise beyin ne yapacağını şaşırarak durma aşamasına gelir, ve beyne yardımcı olması için çeşitli hormonlar salgılanır. Bu hormonlar, neo-korteks bölgeye ulaştığında ise psikolojik format değiştiği için beynin farklı bölgelerinde ani değişmeler olur; ki bu da korku, heyecan, öfke ve benzeri durumları doğurur.


Bir yandan da bana soru bombardımanı yapıyorsunuz amk, yazıya ne oldu diye. Bunun cevabını profilimde resmi açıklamada ve bu yazının başındaki paragrafta belirttim, hesapladım ve bunu size 779 bin 234'üncü söyleyişim oldu götelekler. 


Evet, yazı bitti. Fakat söyleyeceklerim bitmedi. 


Ben çok çabuk sinirlenirim; ki bu yüzden psikolojik tedavi görmüşlüğüm var. Bunları öğrenmek için ben eğitimimden, hayatımdan, sosyal çevremden ve saymadığım çok şeyden vazgeçtim. Ve Hala bunları götümden uydurduğumu söyleyenler var. 


Bana bak egosunu millete trollük yaparak tatmin eden sığır, sana meydan yarağı atarım. Sen hiç hipopotam taşağı yedin mi?


Herkese laf atabilirsin, insaflıdırlar. Tolerans gösterirler, iyi niyetli bakarlar. Fakat ben her gün sol taraftan kalkmayı refleks edinmiş bir adamım. Bana bir dersin, bir şey demem. Ancak üç olmasını da beklemem. Şu an bahçeye çıktım laptobu alıp, tuşlara vuruşumdan komşular rahatsız oldu hıyar oğlu hıyar.
Neyse, ebesinin amına kadar uzun bir yazı olmasa da çoğu şeye netlik getiren bir yazı oldu.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,


Mentalist Adam